İzleyiciler

14 Aralık 2017 Perşembe

Ver Allah'ım Ver!..


Bir de uzakdoğuda yaşadığınızı düşünün; Yağmur birden bastırıyor; evlerinden fırlayan bütün köylüler yalınayak başı kabak kendilerini çılgınca yağan yağmura eşlik ediyorlar. Çılgınnca yağan yağmurun altında çılgınca susa susamış toprak üstünde çılgınca tepiniyorlar. Köylüler için hayat demek yağmurun gelmesiydi. Yağmur gelecek ki; her tarafı sular seller bassa da bu bir yaşama ümidi ve yaşama sevinciydi. Toprağı tepinmeleri ise şimdi sıra sende, şiimdi sıra sende suyunu al, susuzluğunu gider, sonra tohumlar yeşersin, fışkırsın bereket, demek isterler gibiydi. Evet muson yağmurları böyle bir şeydi. Oysa biz yağmurdan kaçarız bir saçak altına, ya da kırık bir şemsiyenin korunaklığına.  Ne kadar ironik. Oysa yağan yağmur değil; yağan rahmettir.  Yüreği yanan, bağrı yanık anadolunun beklediği kaderidir rahmet. Nedense kaderle kederi karıştırırız biz. Oysa kader geçici bir kederdir. Sonu gülen yüzlerdir. Ölüm gibi... Ölmek kendini yerden yere vurarak debelenmek ve  üzülmek demek değil ki!..  Ölüm insan için muvakkat ömrü tamamlayıp, sonsuzluk şerbetini içmek demektir. 

Profösör

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...